8 Nisan 2014 Salı

MACAR EDEBİYATI VE TÜRK ETKİLERİ

Macaristan, Pusta = ova, biber paprika derler, çingene orkestrası ve gazetecilik memleketidir. Bu karışım onun yazınında diğer memleketlerin edebiyatından daha fazla mahalli konuların etkisi altında kalmasını sonuçlar, hattâ yazarlar, şairler bu tesiri çeşitli şekillerde terennüm etmişlerdir. Bütün efsanelerinde Atilla zamanına ait rüyaların derin izleri yaşar. Konular bize Macar ulusunun Türk milletiyle ortak geçmişine bağlı ol*duğunu gösterir. Bu mitelojik belgelerin incelenmesi, yeni tarihî ve ede*bî gerçeklerin çıkmasında büyük âmil olacaktır.
                            MACAR EDEBİYATI TARİHİ

Hungaroloji Anabilim Dalı 9 Ocak 1936 yılında Atatürk'ün emriyle kurulmuştur. Hungaroloji Kürsüsü, Fakültenin kuruluşuyla birlikte açılan ilk 13 kürsü arasında yer alır. Kürsünün başına, yine Atatürk'ün isteğiyle Kürsü kurucusu ve hocası olarak ünlü Macar Türkolog ve kütüphanecisi Prof.Dr. László Rásonyi getirilir. Anabilim Dalı'nın esas amacı Türk-Macar ortak geçmişini araştırmak, Macar dilini, kültürünü, edebiyatını Türkiye'de tanıtmaktır. Anabilim Dalı'nda üç öğretim elemanı ve bir yabancı uzman görev yapmaktadır. Anabilim Dalı'nda lisans programına ek olarak lisansüstü program da yürütülmektedir.

Anabilim Dalı Türkiye ve Macaristan arasındaki dostluğun geliştirilmesindeki gayretleri nedeniyle iki kez (1992 ve 2001 yıllarında) Macaristan Cumhuriyeti tarafından Onur Beratı ile ödüllendirilmiştir.

Macar halk şiiri, ayni halk musikisi gibi eski kaynaklar üzerinde, dil gibi geriye gittiği tarihî bir hakikattir. Macaristan’da bir çok renkli, neşeli ve tabiata bağlı halk şiirleri vardır ki bunların başlangıcı mitoloji doğumuna kadar geriye uzanır. Her ne kadar bunlar hakkında yazılı anıtlar elimize geçmemişise de Macar - Fin milletlerinin eski halk şiirleri bugün bile çiçeklenir. Finnilerin putpsrestane mitolojisi Kalevala'da bir arada toplanmış ve halk şiirleri de parçalanarak zamanımıza kadar gel*miştir. Macar bilginlerinden Reguly ve Munkaesi yakın dil akrabalığı olan Wogulen ve Ostjaken lehçelerden epik konulara dair hayli cilt eser yazmışlardır. Bu şiirlerin büyük bir kısmı mitoloji muhteviyatını gösterir. Bilhassa, bunlar içinde mukaddes hayvanlardan "Ayı Şarkıları,, önemli bir yer tutar. Eski Macar şiiri, dinî - epik şiiri yanında kahramanlık efsanesini de taklit eder.

Orta çağın kronistleri istemeyerek kahramanlık epik motifleri hakkında kıymetli gösteriler verirler. "Gesta,, da mevcut olan Hun efsaneleri, arazi istilâ eden Macarlar tarafından asıl vatanlarından getirilmiştir. Bu şairane efsanelerin büyük bir kısmı Chronistlerin bilimsel yaratmalarıdır. Şüphesiz ki Macar - Hun akrabalığı arazi istilâ eden Macarların arasında uzun zaman yaşadı.

Ortaçağ Chronistlerinden aldığımız halk şiiri materyalleri çok şümullü değildir. Yazılmış 
anıtlar, toprak fütuhatı ve göç zamanından kalmadır.
Macarlar Hıristiyanlığı Hükümdar Geza zamanında kabul etmişlerdir. Bu hükümdar Alman ve İslav rahiplerini memleketine çağırarak Mertinsberg'deki manastırı inşa ettirdi. Oğlu Vajk'ı Istefan olarak vaftiz ettirdi ve Bavyera kralının kızı Gisela ile evlendirdi. Macarlar Hıristiyanlığı ka*bulden sonra batı milletlerinin genel mukadderatı çerçevesi içine girdi*ler. Fakat bu millet ırkî hususiyeti dolayısıyla, kendi tesiri altında yavaş yavaş yürüdü. Bu karışmada mitoloji şiir üzerinde kuvvetli ve sabit bir rol oynadı. Halk fantezilerinden filizlenmiş olan efsaneler büyük milli kahramanları ve Macar kanından içmiş olan toprakları terennüm eder. Ortaçağda yazı dili kilise lisanı olan Latince’den ayrılmayacak derecede birbirine bağlı olduğu için, Lâtin yazısı mistik bir sihir olarak kilise muhitinde müstesna bir durumdaydı. Bu sihir parçalanıncaya ve Macar Vulgaer dilinin kullanılması tespit edilinceye kadar bu hâl yüzyıllarca devam etti. Lâtin dili içinde Macar edebiyatı ancak çok sonra gelişti. 

Türklerin Macaristan’ı istilâ etmeleri bazı müteassip ve bitaraf olmayan tarihçilerin ileri sürdükleri gibi, Macar edebiyatının inkişafına mâni olmamıştır. Tersine, müteassip Hıristiyanlık aynı soydan gelen bu asîl ve necip ırkın öz evlâtlarını asırlarca birbirlerine parçalatmış ve aralarında asırların bile gideremediği bir husumet havası yaratmıştır, Negyesy'nin fikrine göre Macarlar Stroph=kıt'a tertibini, tanzimini ve şarkı formla*rını Türklerden almışlardır.

En eski Macar nazmı XIII. yüzyılın sonlarına doğru yazılmış olan ve Macar milletinin fantazik izlerini gösteren «Meryem Feryadı» dır.
İlk Macar millî destanının esas konusunu, Macar generali Zrinyi'nin (Srinyi, Zrini, «1620-64» Dalmaçya, Kroatya ve Slovanya Beyi) Sektuvar kalesini (25) bin kişilik bir kuvvetle Türklere karşı müdafaasında gösterdiği yararlık teşkil eder. Sonraları lirik ve dramatik konular bir düzen altına girmeğe başladı. Bu yeni bir Reformation doğurdu. Bir çok öncülerden sonra XVI. asırda Türklerle yapılan bir muharebede ölen Baron Balint Balassa, Avrupa tarzında ilk şöhret bulmuş Macar lirikçisidir. Onun asker ve aşk şiirleri asırlarca ağızdan ağıza devredildi. O, zamanının Macarlık sembolü idi. XVII- asrın sonlarında elemin ifadesi, yakıcı bir veda izdirabı aynı zamanda sıcak bir vatan sevgisi olan ve hiç bir şehidi korkutmayan Kuruzz şiiri denilen kahramanane bir, halk şiir çeşidi meydana geldi. Bunu terennüm edenler aynı zamanda Habsburg'lılara karşı İstiklâl savaşı yapan Macar yurtseverleri idi.

Yeni bir Ovid olan Clemens Mikes (1762) «Türkçe Mektuplarında» kendi hayatının ve memleketinin bilançosunu çizdi.
XVIII. asırda bir çok Macar şairleri Maria Theres'in sarayının tesiri altına girdi. Onlar batı düşünceleri ile Macar dili içinde Fransızları taklit etmeğe başladılar. Antik eserler ve Almanya yavaş yavaş tesir
yapmağa başladı. Goehte nin meftun, talebesi Franz Kazinczy, (1759-1831) bugünkü Macaristan’ın babasıdır. Zamanın ve Macar romantik simaları*nın en seçkin Macar şairlerinden ve ilk edebiyat büyüklerinden olan Mihaly Vörösmarty (1829-1830) yılları içinde şan'ü şeref saçtığı sırada dramatik bir hikâye olan Csongor ve Tünde'yi yazdı. O zarif, âhenkdar, renkli, kokulu ve derin bir şiirdir. 1851 de yayınlanan bu eser, onun şairane dil ve düşünce güzelliğine rağmen az rağbet kazandı. 

Mihaly Vörösmarty (Milhy Vörösmarti olarak okunur) otuz yaşında iken Macar edebiyatının tanınmış liderlerinden idi.

Eserleri, Macarların geçmişini, halini, geleceğini ihtiva eder. O insanlığın düşünce uçuşunun en yüksekliklerine erişmiştir. Bunlar onun milliyetinin resmî mevcudiyeti ile sıkıca ilgilidir. Vörösmarty'nin hayatı, medeniyet yolu ile milletinin kahramanlık çerçevesi içinde pay alır ve ölümsel hüzn-ü kederle senelerin matemini; fecirleştirir, 1 Ocak 1800 de Nyekde doğan bu önemli şair, 19 Kasım 1855 de Peşte'de öldü. Büyük şairin ölümü Macaristan’ın sembolik bir şehidi ve millî hayatın bir uyan*dırıcısı olarak kaldı. Csongor (Tsongor olarak okunur) ve Tünde (Macar Tünder'inden: esatiri peri) neşredildiği zaman Vörösmarty birçok dergi*lerin müdürü ve bilim akademisi üyesindendi. Edebi çalışmasının mah*sulü ile yaşamak ilk olarak ona nasip oldu. Epikten başka lirik çalış*maları da önemlidir. Şiirinin üstünlüğü Pal Gyulai'in büyük Vörösmarty biyografisinde görüldüğü üzere, millî ruhun ve şairane bağımsızlığın zaferidir. 1836 da Szözal adlı eseri yazarak Macarların bin senelik tarihinin hulâsasını millî hisse ebedî olarak hâk etti. O geleceğe peygamberimsi bir bakıştır. Bu şairin en son şiiri "İhtiyar Çingenedir. Masal şiiri olan Csongor ve Tünde bütün güzide şiirimsi anıtların bir terkibi olup bunlar şairin sanatını gösterir. Csongor ve Tünde ile Halk Masalı Macar şiirine girdi. Fikir XVI. yüzyılın; Gyergya'nın halk kitabından doğar. Bu, bir kral oğlu olan Argirus'un ve bir peri kızı tarihidir. Csongor ve Tünde'nin hemen bütün motiflerini taşır. Milletine kahramanlık destanı olan Zalanın Kaçışı’nı armağan etti. Bu destan bir çok defalar Almanca’ya çevrildi. 

Geçilmez bir üslup ile yazılan bu destan, Macarların atasını, fütuhat yapan Kral Arpad'ı tazim ve tebcil eder hatta tarihte Arpad hanedanlığı olarak ta bilgi alabilirsiniz. Csongor ve Tünde eserleri Chakespaer'in Yaz Gecesi Rüyasının etkisi altındadır. Onun (Beyannamesi) bütün Macarların millî duası oldu. Kırk yaşında iken şair liriğe döndü. Fantezisi bütün insanlığı ve bütün Kosmosu kucakladı. Fakat yurt ona daima her şeyden kutsal kaldı. Şiirlerinin konularını asîl milletinden aldı.



Dünyaca tanınmış lirikçi Sandor Petöfi (1823-49) Macaristan’ın en büyük şairlerindendir ve “Ruhumun Allahı Bağımsızlıktır” diye feryat
eder. Bütün Macarların karakteristik vasfı olan ihtirası, ahlâkiyeti ve tabii safiyeti kendinde toplamıştır. Onun hayatı gigantik ve rolportage romanının içinde dolaşır. O politik dünya görüşü çerçevesinde iştiyaklı bir inkılâpçı ve müteassıp bir istiklâlci idi. Yalnız memleketinin millî bahtı için değil, sosyal hakkaniyeti için mücadele etti. Ateşli ruhu erken sona erdi. Şesburg civarında Siebenbürgen'de Macar istiklâl savaşında kahramanca öldü. Milletinin talii ile çok derinden bağlı olarak çalıştı ve nefsinin bütün duygularını memleket nef'ine sarf etti.

Székesfehérvár da bir Osmanlı Torunu:                                Székesfehérvárİ...

Székesfehérvár da bir Osmanlı Torunu:
                               Székesfehérvár ...
:                                Székesfehérvár İlk kez 2009 da ziyarette bulundum bu güzel şehre lakin uzun bir ziyaret olmamasına rağmen ...

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Macaristan Milli Marşı - National anthem of Hungary ''Magyar Himnusz''

Macaristan Milli Marşı - National anthem of Hungary 
''Magyar Himnusz''  Macar Milli Marşı,1844 yılında Frence Erkel tarafından bestelenen başarılı bir çalışmadır sözleri 1823 yılında yazılmıştır,17.y.y. anlatır,lakin belirli yerleri buram buram Türk düşmanlığı da kokar,Türkçesi hiç hoş anlama gelmeyen buram buram Türk düşmanlığı kokan bir milli marştır. Lakin 2008 itibari ile 2 yılda bir Turan kurultayı düzenlenir son yıllarda dostluk ilişkilerimiz tavan yapmıştır, yazarı ferenc kölcsey adında bir macar milliyetçisidir. bazı yerlerinin türkçesini verelim;;

muncuk'un oğulları güzel bir vatanı, seni, kazandı ve tuna nehri ve tisza nehri nereye aksa arpad'ın, kahramanımızın, torunları oraya kök salacak ve orda çiçek açacak. 
bayrağımız senin vahşi türk'ün toprağına diktiğin yerde ,

Şimdi yağmacı moğolların okları üstümüzde toplandı, sonra türklerin kölelerini başımıza çıkardık, 

Osman'ın barbar milletinin ağzından ne kadar sıklıkla çıktı, yenilmiş ordumuzun cesetlerinin üstünde zafer şarkıları.
Magyar Himnusz

Isten, áldd meg a magyart
Jó kedvvel, bőséggel,
Nyújts feléje védő kart,
Ha küzd ellenséggel;
Bal sors akit régen tép,
Hozz rá víg esztendőt,
Megbűnhődte már e nép
A múltat s jövendőt!

Őseinket felhozád
Kárpát szent bércére,
Általad nyert szép hazát
Bendegúznak vére.
S merre zúgnak habjai
Tiszának, Dunának,
Árpád hős magzatjai
Felvirágozának.

27 Haziran 2012 Çarşamba

Tökeli İmre - Imre Thököly


Tökeli İmre 
(d. 25 Nisan 1657 Késmárk - ö. 13 Eylül 1705 İzmit), (Macarca:Thököly Imre)Erdel Prensi, Osmanlı yanlısı ve Habsburg karşıtı bir Macar devlet adamı.

Tökeli İmre 1657'de Kesmark'da doğdu. Avusturya yönetimindeki Protestan Macarların şefiydi. Protestan Macarlar Avusturya İmparatoru'nun Katolik mezhebine geçmeleri için yaptığı teklifi kabul etmediler ve Tökeli İmre başkanlığında İmparatora karşı ayaklandılar.
Tökeli İmre, Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'ya başvurarak, Osmanlı himayesine girmek istediğini bildirdi. Avusturya ile barışı bozmak istemeyen Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, olumlu karşılık vermedi. Buna rağmen savaşa devam eden Tökeli İmre, yukarıMacaristan'ı ele geçirdi. Fakat taraftarlarından çoğu kendisini terk edince Fazıl Ahmed Paşa'ya yaptığı teklifi, 1681 yılında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'ya tekrarladı ve ona hediyeler göndererek yakınlık kurdu. Tökeli İmre'ye Orta Macaristan kralı ünvanı verildi. Türklerden aldığı kuvvetlerle birçok Avusturya kalesini ele geçirdi. Ancak İkinci Viyana bozgunundan sonra önceden aldığı kaleleri kaybetti.
1688 yılında Avusturyalılara teslim oldu ve Viyana'ya götürüldü. Serbest kaldıktan sonraOsmanlı-Kutsal İttifak Savaşları boyunca Osmanlı Ordusunda görev aldı. Türk ve Tatarkuvvetlerinin başında Transilvanya'ya girdi ve Germen Ordusu'nu yenilgiye uğrattı. Bu başarısından dolayı Tökeli İmre'ye Transilvanya prensliği verildi. Zenta yenilgisinden sonraİzmit'e çekildi. Karlofça barış görüşmelerinde Avusturyalılar, Tökeli İmre'nin kendilerine teslim edilmesini istedilerse de Osmanlı Devleti bunu kabul etmedi. Tökeli İmre 1705 yılında İzmit'te öldü.
Mührünün üzerine "Muin-i Ali Osman'a itaat üzereyim emre, Kral-ı Orta Macar'ım ki namım Tökeli İmre" yazdırmıştır.


Thököly sekiz yaşındayken, Erdel prensi Mihály Apafi tarafından daha önce Máramaros sonra da Árva vilayetleri beyliğine getirilmiştir. 1668-1670 yılları arasında Eperjesi şehrindeki, Lutheran kolejde eğitimine devam etmiştir. Wesselényi adıyla anılan bağımsızlık yanlısı gizli örgütlenme ortaya çıkarılınca - ki bu organizasyonlarda onun babası da yer almıştır - Erdel topraklarına kaçmıştır. Burada Macar Krallığı’na karşı başlayan savaşa katılmış ve 8 Ocak 1680’de de isyancılar tarafından isyan güçlerinin başına getirilmiştir. Orduları sonraki yıllarda önemli askeri başarılar kazanmışlardır. 1682-1685 yılları arasında “Yukarı Macaristan”daki Osmanlıya bağlı bir beylik devleti olan “Orta Macar” beyliğinin başına getirilmiştir. 1685’de Osmanlı güçleri tarafından Várad şehrinde yakalanmış ve 1688 yılına kadar da tutsak kalmıştır. Bunun ardından da toprakların ele geçirilmesi savaşlarına Türklerin safında katılmıştır. 1699 yılında savaşı takip eden Karlofça anlaşması gereğince Osmanlı İmparatorluğu topraklarının iç bölgelerine sürülmüştür. Çok sayıda yandaşı sürgün yıllarında ona eşlik etmiştir. Siyasi mültecilerin kalacakları yer olarak önce Csiprovac ve çevresindeki birkaç köy tespit edilmişti, ama Thököly ve yakın çevresi bu süreç içersinde İstanbul’da ikamet ediyordu. Ancak Thököly eylül 1701 tarihinde izinsiz Edirne’ye gitti. Ardından Thököly ve maiyetindeki insanlar İzmit şehrine (eski Rumca adıyla Nikomedia) yani “çiçekler tarlasına” yerleştirildiler. Beyin eşi olan İlona Zrínyi 1703 yılının şubat ayının 18. günü hayata gözlerini yumdu. Thököly ise 13 Eylül 1705 yılında vefat etti.
Külleri 1906 yılında üvey oğlu, II. Ferenc Rákóczi, József Rákóczi, Miklós Bercsényi eşi Krisztina Csáky, Antal Esterházy ve Miklós Sibrik’in külleriyle birlikte Macaristan’a getirildi. Küllerin getirilebilmesi, 1906 yılında yayınlanan XX. Yasası kapsamında Rákóczi ve mücadele arkadaşlarını mülteciliğe mahkum eden 1715 yılı XLIX yasasının 2. ve 3. maddelerinin iptal edilmesiyle mümkün olabilmişti. İmre Thököly’nin külleri daha sonra Késmárk şehrindeki yeni Evangelik kilisesinde ebedi uykularına defnedildi.

Lajos Kossuth

Lajos Kossuth 


Lajos Kossuth
 Macar milliyetçisi ve devlet adamı. 1802’de Macaristan’ın Monok şehrinde doğdu ve 1895’te İtalya’nın Torino şehrinde öldü. Fakir düşmüş asil bir aileden olup, Protestandı. Budapeşte Üniversitesinde hukuk tahsili yaptıktan sonra 1832’de parlamentoya girdi. 
Macaristan, uzun zamandan beri Avusturya İmparatorluğunun vesayeti altında olup, Avusturya imparatoru aynı zamanda Macaristan kralı da sayılıyordu. Kossuth bu durumun aleyhinde olup Orszaglülesi Tudositasok ve Toiveryhatosagi Tudositisok gazetelerinde yazdığı yazıları ile verdiği konferanslarda Macaristan’ın Macar asıllı hükümetlerce, memur, asker ve subaylarca idare edilmesini, kanunlarla sınırlandırılan hürriyetlerinin genişletilmesini savundu. Bunun üzerinde 1837’de dört sene hapse mahkum olup yirmi iki ay yattıktan sonra siyasi aftan faydalanarak çıktı. 1841’de Pesti Hirlap (Pesti Gazetesi)ı çıkarmaya başladı. Akıcı bir uslupla bu gazetenin başyazılarını da yazan Kossuth’un önderliğinde Macaristan’da güçlü bir uyanış hareketi başladı. 
1844’te Avusturya hükümetinin muhalefetine rağmen Milli Birlik Teşkilatını kurdu ve Avusturya mallarına karşı boykot kampanyasını başlattı. 1847’de Peşte temsilcisi olarak parlamentoya yeniden giren Kossuth, 1848’de Lajos Battyony başkanlığında kurulan hükümette maliye bakanı olarak görev aldı.

1848’de Avusturya’da başgösteren hükümet buhranı ve karışıklıklardan faydalanmak isteyen Kossuth, hürriyet mücadelesinin lideri ve Milli Savunma Komitesinin (Honvedelmi Bizottanany) başkanı sıfatıyla “Viyana’nın ölü eli uzaklaştırılmalıdır.” diyerek Macar ordusunu ayaklandırdı. Ülkeye hakim olarak Avusturya imparatorunun da meşru kabul ettiği parlamenter bir rejim kuruldu. Ancak bunu da yeterli görmeyen Kossuth tamamen müstakil olabilmek için parlamentoyu dağıtarak Milli Savunma Komitesi tarafından Macar asıllılardan meydana gelen bir hükümet kurdu. Aralık 1848’de Avusturya kuvvetlerinin başkent Budapeşte’ye girmesi üzerine hükümetle beraber doğuda Debrecen’e çekilmek zorunda kaldı. Macar ordusunun Avusturyalıları mağlubiyetiyle beraber Budapeşte’yi ele geçirdi. 14 Nisan 1849’da Habsburg Hanedanını tahttan uzaklaştırdı ve Macar milli devletinin istiklalini ilan etti.

Bu hadiselerin, işgali altında bulundurduğu Lehistan’ı tahrik etmesinden korkan Rusya, Habsburg Hanedanı adına ve Macar ordusundaki Lehli subayları bahane ederek daha önce Lehistan İsyanını bastıran General Paskieviç emrindeki 200.000 kişilik bir orduyla Avusturya’ya müdahale etti. Milliyetçiler sayı üstünlüğü karşısında mukavemet edemediler ve isyan kanlı bir şekilde bastırılarak Habsburg hanedanı tahta geçirildi. Lajos Kossuth ve kurtulabilenler kafileler halinde sınırı geçerek Osmanlı Devletine sığındılar.

Avusturya ve Rusya sert bir nota verip savaşla tehdit ederek mültecilerin iadesini istediler. Osmanlı Devleti ise bunu prestij meselesi yapıp, 17 Eylül 1849’da her iki devlete de verdiği nota ile mültecileri iade etmeyeceğini bildirdi. Notanın Avrupa’da duyulması Lehistan ve Macaristan isyanlarının kan ve ateşle boğulmasına seyirci kalan fakat nefretle karşılayan Batı Avrupa kamuoyunda büyük bir tesir uyandırdı. Osmanlı sefirini caddeden geçerken gören Londra halkı arabasının atlarını çözüp arabayı omuzlarıyla çektiler. Avusturya ve Rusya, kamuoyunun bu tavrı karşısında fazla ısrar edemedi.

Lajos Kossuth ve diğer mülteciler Kütahya’ya yerleştirildiler. “Ben Türklere şükran ve minnet borçluyum. Bunu mukaddes ve aziz bir mükellefiyet olarak kabul ediyorum. Türklerin milli hususiyetlerine ve asaletlerine karşı büyük bir saygı duyuyorum ve onları çok takdir ediyorum.” diyen Kossuth, iki sene Türkiye’de kaldı. Mültecilerin büyük bir kısmı Osmanlı tabiiyetine girerek Müslüman oldular ve önemli hizmetlerde bulundular.

Kossuth, 1852’de Macaristan’ın istiklali için mücadele etmek üzere İngiltere ve ABD’ye gitti. Her iki ülkede de törenlerle karşılandı. Ancak ne bunlardan, ne de Fransa ile İtalya’dan aradığı desteği bulamadı. Londra’ya geri dönüp yedi sene burada kaldıktan sonra hayatının son yıllarını Torino’da geçirdi. Usta bir hatib olarak hitabet sanatının güzel örneklerini veren Nutuklar (Beszedek) ve Gurbet Hatıralarım (Memories o My Exile) diye on üç ciltlik iki kitabı olup, ikisi de yabancı dillere tercüme edilmiştir.

Kütahya’da ikamet ettiği ev sonradan müze olup bugün de turistlerin yurdumuzda ziyaret ettikleri yerlerden birisidir.

Gençliği
Babası Slovak, annesi ise Alman asıllı olan Kossuth, sonradan yoksullaşan soylu bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası geçimini yerel toprak sahiplerinin davalarına bakara sağlıyordu. Ailesi Lutherci olduğundan Protestan Sárospatak Akademisi'nde öğrenim gören Kossuth, devlet hizmetine girmek için yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine Zemplén'de, babasının müşterilerinden Kontes Etelka Andrássy'nin vekili olarak çalışmaya başladı. 1832'de, aşığı olduğu kontesin akrabalarından birini temsil etmek üzere, kontes tarafındanPozsony'deki (bugün Bratislava) ulusal meclise (Diet) gönderildi.

Gazetecilik Yılları 

Yeni kuşak Macar reformcularının mutlakiyetçi ve gerici Viyana yönetimine karşı ilk kez kararlı bir muhalefet yürüttükleri bu "uzun meclis"in çoşkulu ortamı, Kossuth'un siyasal ve toplumsal görüşlerinin biçimlenmesinde belirleyici rol oynadı. Kossuth, dönemin liberal uygulamalarının eksiksiz olarak Macaristan'da da yaşama geçmesi gerektiğine inanıyor ve her tür haksızlığa ve adaletsizliğe son verilmesini istiyordu. Ama onun için özgürlük her şeyden önce ulusal özgürlük anlamına geldiğinden, Macaristan'ın, yasalarla tanınmış özerklik hakkını fiilen kullanmaksızın toplumsal ya da ekonomik açıdan ilerlemesi söz konusu olamazdı. Bu nedenle öncelik siyasi mücadeleye verilmeliydi.
Meclis'te temsil ettiği kişinin yerine söz alma hakkı olmayan Kossuth, o dönemde tutanakları yayımlanmayan meclis oturumları üzerine mektuplar yazmaya başlayarak sesini duyurma olanağı buldu. Oturumları olduğu gibi aktaran kuru metinler olmaktan çok, renkli anlatımlarıyla siyasal broşürleri anımsatan bu mektuplar, Kossuth'un genç ve coşkulu yardımcıları tarafından elle çoğaltılarak Macaristan'ın dört bir yanına ulaştırılıyor ve çok sayıda kişi tarafından ilgiyle izleniyordu. 1836'da meclisin dağılmasının ardından, Pest eyaleti meclisi Kossuth'a meclis oturumlarını benzer biçimde kaleme alma önerisinde bulundu. Ama artık meclis üyelerinin dokunulmazlık hakkından yararlanamayan Kossuth, 4 Mayıs 1837'de yazılarında dile getirdiği görüşler nedeniyle tutuklandı ve 18 ay süren tutukluluk döneminin ardından yıkıcılık suçundan 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
1840'ta ilan edilen afla serbest bırakıldığında, halkın kahraman gözüyle baktığı bir kişi durumuna gelmişti. Kısa süre sonra on beş günlük bir gazete olan Pesti Hirlap'ın yayın yönetmenliğine getirildi. Gazetede yayımlanan etkileyici makaleleri kendisine çok sayıda yandaş kazandırırken, yalnızca Avusturyalı görevliler ve Macar tutucu çevrelerde değil, ılımlı Macar reformcuları arasında da tedirginlik yarattı. Macarların üstünlüğü konusundaki şoven tutumunda ısrar etmesi ise Macaristan'da yaşayan Hırvatların ve öteki azınlıkların tepkisini çekti. 1844'te gazetenin sahibi tarafından görevinden uzaklaştırılan Kossuth'un kendi başına yeni bir gazete çıkarmasına da izin verilmedi. Ardından Metternich'in, gazeteci olarak hükümetin hizmetine girmesi için yaptığı öneriyi reddetti ve Alman iktisatçı Friedrich List'in görüşlerinin etkisiyle Macaristan'da sanayiyi geliştirmeyi ve Avusturya mallarının boykotunu amaçlayan bir dernek kurdu. Sanayileşme aracılığıyla ülkenin ekonomik bağımlılığına son vermeyi amaçlayan derneğin çalışmaları tam bir başarısızlıkla sonuçlandıysa da, Kossuth'a siyasi propaganda etkinliklerini sürdürebilmesi için elverişli bir zemin sağladı.

1848 Devrimi [değiştir]

Ana madde: 1848 Macar Devrimi
1847'de Pest eyaleti tarafından yakında toplanacak mecliste eyaleti temsil etmekle görevlendirilen Kossuth, meclisin toplanmasından sonra, kapsamlı bir siyasal ve toplumsal reform programı üzerinde anlaşmış olan "ulusal muhalefet"in önderliğini üstlendi; burada radikallerin liderliğini üstlenen Kossuth feodal hakların kaldırılmasını, köylülüğün feodal bağımlılıktan kurtarılmasını, basın özgürlüğünü ve Avusturya karşısında en geniş siyasal bağımsızlığı savundu. Belirleyici önem taşımayan bazı konularda belli ilerlemeler sağlayan reformcu muhalefet, Şubat 1848'de Paris'ten devrim haberleri geldiğinde, en temel sorun olan siyasal denetim konusunda tam bir çıkmaza girmişti. Devrimci ortamın yarattığı koşullardan yararlanarak harekete geçen Kossuth, 3 Mart'ta mecliste söz alarak son derece etkileyici bir konuşma yaptı. Macaristan'da ve Avusturya İmparatorluğu'nun egemenliği altındaki öteki topraklarda yaşayan halkların özgürlüklerini güvence altına almanın tek yolunun Viyana'nın mutlakiyetçi yönetim anlayışının son bulması olduğunu savunduğu konuşmanın ardından, reform yanlılarının programını temel alarak imparatora sunmak üzere hazırladığı bildiriyi meclise onaylattı. Viyana'da da devrimin başladığına ilişkin haberlerin 14 Mart'ta meclise ulaşması üzerine, bildiride yer alan taleplere yenilerini ekleyerek ertesi gün Viyana'ya hareket eden komiteye katıldı. Viyana hükümeti devrimin yarattığı panik ortamında bildiriyi olduğu gibi onayladı.
Bildirinin onaylanmasının ardından yeni Macaristan başbakanı Kont Lajos Batthyány tarafından maliye bakanlığına getirilen Kossuth, Macaristan'da herkes için vergi zorunluğunu ve tazminat karşılığında feodal yükümlülüklerin kaldırılmasını sağladı. Ancak kısa süre içinde Viyana-Macaristan ilişkilerinin en hassas noktasını oluşturan mali işlerin denetimi konusunda yeni Avusturya maliye bakanıyla anlaşmazlığa düştü. Bu arada adının Macaristan'daki aşırı milliyetçi hareketle özdeşleşmesi Viyana'yla bağları koparmak istemeyen hükümet üyeleri arasında hoşnutsuzluk yarattı. Sık sık hükümete danışmadan ya da alınan kararların tersine hareket etmesi ve halka kendi sesini duyurmak üzere bir gazete yayımlamaya başlaması tepkileri daha da artırdı. Ama halk arasındaki saygınlığı hükümetin en büyük dayanağı olduğundan görevden alınması hiçbir zaman gündeme gelmedi.

Kossuth, temmuzda Macar birliklerinin İtalya'ya gönderilmesini Viyana'nın kabul etmeyeceği çok açık olan siyasal koşullara bağlayan bir kararı meclise onaylatarak Viyana'yla ilişkileri kopma noktasına getirdi. Aynı tarihte Macaristan'ın tehlike altında olduğunu açıklayarak, Sırp ve Hırvat tehdidine karşı ülkeyi savunmak üzere büyük bir ulusal ordu kurulması çağrısında bulundu. Avusturya'nın yönlendirdiği Hırvat birliklerinin eylülde Macaristan'ı işgal etmeleri Kossuth'un kuşkularının yersiz olmadığını gösterdi. İşgalin ardından Batthyány görevinden çekildi ve Kossuth meclisin atadığı Ulusal Savunma Komitesi (Honvedelmi Bizottanany) adlı geçici hükümetin başına getirildi.[1] Tüm yetkileri elinde toplayan Kossuth, ekim ayında Viyana ile ilişkilerini kesti ve yeni kazanılan bağımsızlığı kurtarmak için gerçek bir diktatörülük uyguladı.
Macar birlikleri kısa süre içinde işgal ordularını ülke topraklarından çıkarmayı başardı. Ama Avusturya imparatoru I. Ferdinand'ın aralıkta yeğeni Franz Joseph lehine tahttan çekilmesinin ardından yapılan anayasal düzenlemelerle, Macaristan'ın 1848 Devrimi sırasında elde ettiği ayrıcalıklara son verildi ve Macar toprakları bir kez daha işgal altına girdi. Peşte'nin Avusturya kuvvetlerince alınmasından sonraDebrecen'e çekilen Kossuth önderliğindeki meclisin buna yanıtı, yapılan oylamayla Habsburglar'ın düşürülmesi ve Macaristan'ın bağımsızlığını ilan etmek oldu (14 Nisan 1849). Kossuth aynı tarihte meclis tarafından Macaristan valiliğine seçildi. Artúr Görgeykomutasındaki Macar birlikleri, Rus ordularının Avusturya'nın yardım çağrısını kabul ederek Macar topraklarına girdiği mayıs ayına değin işgal kuvvetlerine karşı başarıyla direndiler. Ama birkaç hafta süren sert çarpışmalardan sonra Macarların yenilgisi kesinleşti. Bunun üzerine ülkeden ayrılmaya karar veren Kossuth, bütün yetkilerini Görgey'e devrettikten sonra 11 Ağustos'ta Macaristan'ı gizlice terk etti.22 Ağustos tarihinde beraberinde yaklaşık 5 bin mülteci ile Vidin’de Osmanlı Devleti'ne sığındı.[2] Görgey ise kısa süre sonra Világos'ta Rus ordularına teslim oldu.

Sürgün Yılları 

Avusturya ve Rus makamlarının yaptıkları baskılara karşı Osmanlı yönetimi Kossuth'u Avusturya'ya teslim etmeyi reddetti. Kossuth iki yılını Kütahya'da geçirdikten sonra ABD hükümetinin davetini kabul ederek Osmanlı topraklarından ayrıldı. Yolculuk sırasında uğradığıBritanya'da birçok kitle gösterisine katılarak halk arasında büyük çoşku uyandıran konuşmalar yaptı. ABD'de de coşkulu kalabalıklar tarafından karşılandıysa da bütün çabalarına karşın ABD ve Britanya hükümetlerini Macaristan'da yürütülen mücadeleye destek vermeye ikna edemedi. ABD'den dönüşünde Londra'ya yerleşti ve yazışmalar yoluyla yandaşları arasında direniş ruhunu canlı tutmaya çalıştı. Aynı dönemde, yakın bir dostluk ilişkisi kurduğu İtalyan yurtsever Giuseppe Mazzini'nin ısrarı üzerine, Mazzini önderliğindeki devrimci komiteye girdi. Öte yandan milliyetler sorununa ilişkin görüşlerini yumuşatarak, MacaristanHırvatistanSırbistan ve Romanya'nın bir Tuna federasyonu çatısı altında birleştirilmesi amacıyla çeşitli girişimlerde bulundu. Ama pek gerçekçi olmayan bu tasarısı hiçbir zaman yaşama geçmedi.

Kossuth'un cenaze tören,, Budapeşte, 1894
Fransa imparatoru III. Napoléon, 1859'da Kossuth'la kişisel bir görüşme yaparak, ona Avusturya'yla Fransa arasında kısa bir süre sonra başlaması beklenen savaşın ertesinde Macaristan'da bir ayaklanma düzenlemesini önerdi. Kossuth'un öneriyi koşullu olarak kabul etmesinin ardından, Fransa ve Piemonte'yle işbirliği içinde askeri hazırlıklara başlandı. Bu arada Kossuth İngilizlerle yürüttüğü görüşmelerin sonucunda Britanya'yı Avusturya'nın yanında savaşa girmekten caydırdı. Ama Napoléon'un temmuzda Franz Joseph'le ateşkes imzalayarak Macarları yalnız bırakmasıyla ayaklanma ve sonrasına ilişkin tasarıların gerçekleşme olasılığı ortadan kalktı.
Bunu izleyen yıllarda, elverişsiz uluslararası koşulların da etkisiyle, Macar önderleri arasında monarşi yönetimiyle uzlaşma eğilimleri güçlendi. Torino'da yaşamakta olan Kossuth,Avusturya-Macaristan İkili Monarşisi'nin kurulmasıyla sonuçlanan 1867 Uzlaşması'nın (Ausgleich) imzalanmasından önce, gelişmelerden duyduğu kaygıları ve tepkilerini dile getirdiği açık bir mektup yayımladı. Ama "Cassandra Mektubu" olarak bilinen bu bildiri, olayların gelişimi üzerinde etkili olmadı. Son yıllarını yalnızlık, yoksulluk ve hastalıklar içinde geçiren Kossuth, 1894'te öldü. Macaristan'a getirilen cenazesi ulusal bir matem ortamında gömüldü.
1841'de evlendiği Terézia Meszlényi'den olan oğlu Ferenc Kossuth bir süre Bağımsızlık Partisi'nin başkanlığını yaptı. Ölümünden sonra Kossuth'un adı Macaristan'da bağımsızlık mücadelesinin simgesi durumuna geldi ve yıllar geçtikçe çevresindeki efsane daha da büyüdü.

Çalışmaları 

Kossuth'un anıları Irataim az emigraciobol (1880-95, 13 cilt; Sürgündeki Anılarım), makaleleri ve konuşmaları ise Összes Munkai (1948-61; Makaleler ve Söylevler) başlığıyla yayımlanmıştır. Kütahya'da bulunduğu yıllarda hazırladığı Türkçe dilbilgisi kitabı Lajos Kossuth'un Türkçe Grameri (1968, der. S. Kakuk) adıyla basılmıştır.

25 Haziran 2012 Pazartesi

Gyula İllyés



Gyula İllyés  Hayatı

Köylü bir aileden gelen İllyés, 1919 yılında siyasal mücadeleye katıldı. İstenen başarıyı yakalayamadı ve Paris'e gitti. Fransızca şiirler yazdı, 1925'te ülkesine geri döndü. 1928 yılındaNéhéz Föld; 1935 yılında da Szallo egek alatt adındaki eserlerini verdi. 1941 yılında Nyugatdergisinin başına geçti ve aynı yıl Almanya tarafından dergi yasaklandı.

 Ülkesinin işgal zamanında Alman karşıtı yapıtlar yayımladı. Savaştan sonra milletvekili seçildi ve başka bir derginin başına geçti. Komünist Parti'sinin eleştirileri üzerine dergi 1949 yılında kapandı. Ülkesinde zorbalığın olduğunu belirten İllyés, Zorbalık üstüne yüz dize adındaki şiirini yayımladı (1956). Ülkenin mevcut idaresinde kuşku altında kalan İllyés, sonraki yapıtını ancak 1961'de yayımlayabildi. Bazı gezi yazıları ve oyunlar da yayımladı. Şiirlerinde halkçı ve gerçekçi bir tutum sergilemiştir, 1983'te hayatını kaybetmiştir.GYULA İLLYES ( 1902-1983) Güncelliğini hiç yitirmeyen şairin Zorbalık üstüne şiiri

ZORBALIK ÜSTÜNE

Yalnız orda yok zorbalık,
zorbalığın olduğu yerde,
yalnız tüfeklerin ağzında.
yalnız hapisanede.
....................
Yalnız "suçlu" diye haykıran
yargıcın soğuk yargısında.
yalnız "hazır ol!"da
yok zorbalık
.......................
Gizlice aralanmış
kapıların arasında
korkuyla fısıldanan
haberlerde yok yalnız.
......................
Zorbalık çocuk yuvalarında,
zorbalık babanın öğütlerinde
gülümsemelerinde ananın,
verdiği karşılıklarda çocuğun yabancı birine.
.......................
Veda öpücüğünde bile
var o aslında,
sesinde var kocasına soran kadının:
Ne zaman geleceksin sevgilim?
........................
Sevgilinin yüzünde,
buz kesiliveren apansız,
tam şu sıra,
onunla buluşurken.
.......................
Konuşurken sen kendi kendinle
odur, zorbalıktır sorguya çeken seni,
özgür değilsin artık
düşünürken bile.
.......................
Kollar seni, kaçamazsın,
hem gardiyansın, hem tutuklu,
siner kumaşına esvabının,
siner tütünün tadına.
.......................
Artık bilemezsin yaşamak ne,
et ne, ekmek ne,
istemek ne bir şeyi,
istemek ölesiye.

Böylece olursun kölesi kendi kendinin,
olursun taşıdığı zincirleri döken ocak,
dünyaya getirdiğin çocuklerı
besler büyütürsün o yesin diye.

Zorbalığın olduğu yerde
her şey zincirin bir halkası,
veba gibi dört yandan sarar seni,
olursun sen de zorbalığın tam kendisi.

                                       Türkçesi: A.Kadir - Eray Canberk