Osmanlılar, Macaristan yerine “Ungurus ” sözcüğünü kullanmayı tercih etmişlerdir, Ungary ismine de yakın bir söyleyişle..
Nitekim, ’Ulu Ban İstilaçoğlu Mihayil’in Osmanlılar’a karşı seferini anlattığı manzum eserinde ilk defa “Ungurûs” tabirini ilk kullanan, Osmanlı şairi Sûzî Çelebi olmuştur.
“Ki, cem oldu çerîsi (askeri) Ungurûs’un
Delir’u bihteri (kahraman seçkinleri) Eflâk ve Rûsun
Bu cem’in baş emîri vu re’îsi
Kralın hâsı vu beglerbeğisi
’Ulu Ban İstilaçoğlu Mihayil’
Ki, banlar hâk-i pâyin kıldı menzil’
1491 yılında vefat eden Vardar-Yeniceli Firdevsî-i Rumî de, “Qutb-nâme” isimli eserinde macarlardan ’Ungurûs’ diye bahseden bir diğer Osmanlı şairidir. Bu şair, macarlarınkahramanlık ve merdliğini, aslan gibi, pehlevan yapılı askerler olduklarını da övmüştür..
’Bir çerî cem’ eyledi şâh-ı Ungurus,
Kim, Ben Asfar iline sığmaz ulus
Her birisi şîr merd ü pehlevân
Tîg-zend u, saf-şikend u nev-cevân
İkiyüz bin leşkeriyle ol la’in
Geldi âhir, Tuna’ya irdi yakîn
Çün kenâr-ı Tuna’ya irdi ulus
Tutdı dağ u taşı halk-ı Ungurus’
Kim, Ben Asfar iline sığmaz ulus
Her birisi şîr merd ü pehlevân
Tîg-zend u, saf-şikend u nev-cevân
İkiyüz bin leşkeriyle ol la’in
Geldi âhir, Tuna’ya irdi yakîn
Çün kenâr-ı Tuna’ya irdi ulus
Tutdı dağ u taşı halk-ı Ungurus’
Belgrad fethini anlattığı, “Menâqıb-ı Sultan Süleyman’ (Risâle-i Padişâhnâme) isimli eserinde “Engürüs” tabirini kullanan başka bir tarihçi şair de, Eyyûbî’dir. O, Engurus, İspanya, Alaman ve Rus askerlerinin nasıl yenilgiye uğratıldıklarını anlatır:
“Gelüp askeri cümle Engurus’un
Sipenyâ’nun, Alaman’un, Urus’un
Kim, bir yerde sinüp oldılar ebsem
Tutılup dilleri kaldılar ebkem”
Ünlü Osmanlı tarihçisi Kemâl Paşazâde de, “Tevârih-i Âl-i Osman” isimli büyük eserinde, o zamanlar, bir macar şehri olan Belgrad’ın Sultan Süleyman (Kanunî) tarafından fethediliş anlatırken,
Sipenyâ’nun, Alaman’un, Urus’un
Kim, bir yerde sinüp oldılar ebsem
Tutılup dilleri kaldılar ebkem”
Ünlü Osmanlı tarihçisi Kemâl Paşazâde de, “Tevârih-i Âl-i Osman” isimli büyük eserinde, o zamanlar, bir macar şehri olan Belgrad’ın Sultan Süleyman (Kanunî) tarafından fethediliş anlatırken,
“Çekti leşger (ordu), Engurûs üstüne sultan,
Kaynayup cûş eyledi deryâ-yı’ umman-ı gazâ”
Kaynayup cûş eyledi deryâ-yı’ umman-ı gazâ”
Feth-şod hışn- ı Belgrad ü cihan( Belgrad kalesi fetholdu)
Geşt ez-şâdî müzeyyen çun ‘arûs(Cihan düğün misali, şâd oldu, süslendi..)
Âmed în fâl’aceb târîh- i u,
(Onun bu acîb tarihi geldi..)
Bâd-feth bâb-ı mülk-î Ungurûs’
(Macar mülkünün kapısını fetih rüzgarı..)
Osmanlı metinlerinde “macar” sözcüğünü ilk kez kullanan, Evliya Çelebi’dir. Erdel KralıRakoći’nin, Melek Ahmed Paşa ile Kırım Hanı M. Giray Han tarafından mağlup edilmesi dolayısiyle (hicrî tarihe göre) düştüğü manzûm tarihte, ’Muhammedî kılıcın, ’pis macar’üzerine’ nasıl çekilişini, Adeem Peygamber zamanından beri böyle bir gazâ’nın görülmediği gibi abartılı ifadelerle şöyle anlatır:
Geşt ez-şâdî müzeyyen çun ‘arûs(Cihan düğün misali, şâd oldu, süslendi..)
Âmed în fâl’aceb târîh- i u,
(Onun bu acîb tarihi geldi..)
Bâd-feth bâb-ı mülk-î Ungurûs’
(Macar mülkünün kapısını fetih rüzgarı..)
Osmanlı metinlerinde “macar” sözcüğünü ilk kez kullanan, Evliya Çelebi’dir. Erdel KralıRakoći’nin, Melek Ahmed Paşa ile Kırım Hanı M. Giray Han tarafından mağlup edilmesi dolayısiyle (hicrî tarihe göre) düştüğü manzûm tarihte, ’Muhammedî kılıcın, ’pis macar’üzerine’ nasıl çekilişini, Adeem Peygamber zamanından beri böyle bir gazâ’nın görülmediği gibi abartılı ifadelerle şöyle anlatır:
“Hamden lillah bu gazâ oldu binatmışyedide,
Bu fütûhâtı müyesser ide Mevlâ, Girid’e
Devr-i Âdem’den beri olmuş değildir bu gazâ
Seyf-i Muhammed çekildi, macar-ı pelîd’e”
*
Ama, bütün bunlara rağmen, Budapeşte’de uzun yıllardır yaşamakta olan dostlardan edindiğimiz intibalara göre, macarlar arasında Osmanlılara ve Osmanlı dönemine aid bir düşmanlık duygusu hissedilmiyormuş..
Buna rağmen, Osmanlılara karşı savaşan kralların ve kumandanların hatıraları, isimleri aracılığıyla anacaddelerde hâlâ da canlı tutuluyor.. Her yerde, o dönemlere dair isimler..
Jánoś Hunyadi bunlardan en çok göze çarpanı..
Bu fütûhâtı müyesser ide Mevlâ, Girid’e
Devr-i Âdem’den beri olmuş değildir bu gazâ
Seyf-i Muhammed çekildi, macar-ı pelîd’e”
*
Ama, bütün bunlara rağmen, Budapeşte’de uzun yıllardır yaşamakta olan dostlardan edindiğimiz intibalara göre, macarlar arasında Osmanlılara ve Osmanlı dönemine aid bir düşmanlık duygusu hissedilmiyormuş..
Buna rağmen, Osmanlılara karşı savaşan kralların ve kumandanların hatıraları, isimleri aracılığıyla anacaddelerde hâlâ da canlı tutuluyor.. Her yerde, o dönemlere dair isimler..
Jánoś Hunyadi bunlardan en çok göze çarpanı..
János Hunyadi (1407- 1456), ünlü bir Macar ordu komutanı olup, gençliğinde Kral Sigismund'un hizmetine girer; Hunyad kalesinin derebeylik haklarını alır ve Erdel Voyvodalığı’na getirilir. Macaristan kralı I. Ulászló (Lehistankralı III. Władysław) zamanında, Osmanlı Sultanı II. Murad'ın ordusunu Belgrad civarlarında birkaç defa bozguna uğratır..
Ama, daha sonra, 1444’de (bugünkü Bulgaristan’da yer alan) Varna Savaşı’nda, Hunyadi Yanos‘un da kumandanları arasında bulunduğu Haçlılar büyük bir bir bozguna uğrar.. Hunyadi, savaşta ölen kral I. Ulászló'nun yerine seçilen V. László'nun çocuk yaşta olmasından dolayı, ‘naib’ sıfatı ile Macaristan'a hâkim olur..
János Hunyadi'nin 1454-Belgrad Kuşatması sırasında Osmanlı kuvvetleri’nin yenilmesinde oynadığı rol, daha sonraki yüzyıllarda ‘Macar ulusal kahramanı’ olarak benimsenmesinin yolunu açar. Ama, Hunyadi, 1454-Belgrad Kuşatması sırasında, ordusunda yayılan veba / kolera salgınında yüzünden ölür ve oğullarından Mátyás (Matthias Corvinus) Macaristan Krallığı’na getirilir.
*
Attila kimdir, kimindir? Bir barbar mı, bir kahraman ve merhametli kişi midir?
Macaristan’da bizim yabancısı olmadığımız bir diğer ünlü isim de Attila’dır..
Hun İmparatoru Attila (395-453), Karadeniz’in kuzeyinden rus steplerinden geçip Avrupa kıtasının önemli bir bölümüne egemen olur. Avrupa’da hâlâ da korku kaynağı olan bir kandökücü olarak bilinmektedir.. Ama, macarlar onunla öğünmektedir, tıpkı türkçülerin de onu benimsemesi gibi.. Batı ve Doğu Roma İmparatorluklarını sık sık istila eden Attila, acımasızlığı ile anılır ve hristiyan halklar onu, kendi sapkınlıklarına karşı "Tanrının Kırbacı" (Latince: Flagellum Die) diye isimlendirilir.. Attila, macar kültüründe bir kahraman, çoğu Avrupa halklarının kültürüründe ise, ’barbarların atası’ olarak alınır.
Hun-Germen mücadelelerini anlatan Nibelungen Destanı gibi Germen /Alman efsanelerinde ise, Attila / Etzel, çok iyiliksever ve yalnız asilere karşı kılıç kuşanan asil ruhlu bir bir hükümdar olarak gösterilir..
Batı Roma İmparatorluğu’na sefer yaparken Papa'nın araya girmesiyle Attila, Roma'yı fethedemeden geri döndü ve Roma’yı sadece vergiye bağlamakla yetindi.. Attila’nın, 453 yılında son eşi tarafından öldürüldüğü kabul edilir.. Mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Cenazesine katılanlar da, mezarın yerinin bilinmemesi için öldürülmüştür. Ama tarihçiler arasında Tuna Nehri’nin yatağının altına hazineleriyle birlikte gömüldüğüne inanılır.
*
Macaristan’da cadde ve mıntıka isimlerinde sıkça rastlanan bir diğer isim ise, ‘Arpad’dır.
Macarlar'ın büyük bir kısmı Fin-Ugor kavimlerinin Ugor kolundan sayılıp, bu Ugor kavimlerinin anayurdu, Ural dağları ile Kuzey Kafkasya ve Volga nehri dolaylarıydı. Uzun yüzyıllar boyu, buralarda ve özellikle Kuban nehri civarında yaşayan Macarlar, Peçeneklerin baskısı sonucu batıya göç ettiler. Bu göç sırasında Macarların başına Prens Árpád ve orduları bulunuyordu ve onlar Karpat Dağları'nı geçerek, bugünkü ovalara ulaşmışlardı.. Árpád'dan sonra yerine gelen Prens Géza, 7 Macar Boyu'nun başkanıydı. Géza bu Macar boylarını Hristiyan Avrupa ile bütünleştirmeye çalışmış, yaşadıkları yerleri Avrupa mimarisine göre düzenletmiştir. Hristiyanlığı macarlar arasında büyük ölçüde yayan da odur.. Arpad Hanedanlığı, Orta Avrupa'da kurulan Macar Krallığı'nın ilk hanedanlığı olup, (896-1300) yılları arasında 400 yıl hüküm sürmüştür..
Macar boyları, 896 yılında bugünkü Macaristan'a gelerek yerleştiler. 955 yılına kadar Balkanlarda büyük bir devlet kurdular. Bu devlet, 955 yılında Germenler tarafından yıkıldı. Macar kabileleri 10. yüzyılda hristiyanlığı kabul ettiler. Ancak daha sonra tekrar kurulan Macar Krallığı'nda 1301 yılında kadar Arpad Hanedanlığı hüküm sürdü.
Bugün gerek Árpád ve gerekse Géza, macar halkının kültüründe yer etmiş ünlü tarihî şahsiyetler olarak anılmakta ve Budapeşte’deki pekçok anacadde ve mıntıkalar bu isimlerle anılmaktalar; bizdeki Fâtih, Yavuuzselim veya Süleymaniye gibi semtlerde olduğu gibi..
Macar tarih ve kültüründe yer tutan bir diğer isim ise, bizim tarihimiz açısından da önemli bir şahsiyet olan Tökeli İmre’dir.. (Macarcası, Thököly Imre)..
Tökeli İmre, ErdelPrensi iken Habsburg karşıtı bir Macar devlet adamı olduğundan Osmanlı’ya sığınmış ve mülteci olarak yaşadığı İzmit’te 1705’de ölmüştür. Mezarı, hâlen de İzmit’te bulunmaktadır..
Tökeli İmre, yönetimindeki Protestan macarların lideriydi ve Katolik mezhebine geçmeleri için yapılan baskılara karşı çıkan macarlar, Tökeli İmre liderliğinde İmparatora karşı ayaklandılar ve yenildiler..
*İmre Tökeli’nin bir gravürü..
Tökeli İmre, Sadrâzam Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa’ya başvurarak, Osmanlı himayesine girmek istediğini bildirdi. Avusturya ile barışı bozmak istemeyen Sadrâzam Köprülü Fâzıl AhmedPaşa olumlu karşılık vermedi. Savaşa devam eden Tökeli İmre, yukarı Macaristan'ı ele geçirdi. Fakat taraftarlarından çoğu kendisini terk edince Fâzıl Ahmed Paşa'ya yaptığı teklifi, 1681 yılında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'ya tekrarladı. Tökeli İmre'ye Orta Macaristan Kralı ünvanı verildi ve Osmanlı desteğinde, birçok Avusturya kalesini ele geçirdi. Ancak, 1683- İkinci Viyana Bozgunu’ndan sonra önceden aldığı kaleleri kaybetti ve 1688 yılında Avusturyalılara teslim oldu ve Viyana'ya götürüldü. Serbest kaldıktan sonra Osmanlı Ordusu’nda vazife aldı. Tatar kuvvetlerinin başında Transilvanya'ya girdi ve Germen Ordusu'nu yenilgiye uğrattı. Bu başarısından dolayı Tökeli İmre'ye Transilvanya Prensiverildi. Zenta Savaşı yenilgisi’nden sonra ise, İzmit'e çekildi. 1699 -Karlofça barış görüşmelerinde Avusturyalılar, Tökeli İmre'nin kendilerine teslim edilmesini istedilerse de Osmanlı Devleti bunu kabul etmedi. Tökeli İmre 1705 yılında İzmit'te öldü.
Mührünün üzerine "Muin-i Âl-i Osman'a, (Osmanoğlu’na yardım için) itaat üzereyim emre, / Kral-ı Orta Macar'ım ki, nâmım Tökeli İmre" yazdırmıştır.
*
Ama, bugünkü Macaristan’ın şekillenmesinde etkili olan tarih dönemi ise, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dönemidir.. I. Dünya Savaşı’ndan sonra yıkılan bu imparatorluğu Avrupa'nın birçok ülkesinde hüküm süren Habsburg Hanedanı yönetmiştir. Avusturya ve Macaristan aslında içişlerinde bağımsız olan iki ayrı ülkeydiler. Fakat dışişleri açısından tek bir Habsburg İmparatoru tarafından yönetilmekteydi, yani bir konfederasyon(Österreichisch-Ungarische (Österreich-Ungarn) Osztrák-Magyar Monarchia) halindeydi..
Batı Roma İmparatorluğu’na sefer yaparken Papa'nın araya girmesiyle Attila, Roma'yı fethedemeden geri döndü ve Roma’yı sadece vergiye bağlamakla yetindi.. Attila’nın, 453 yılında son eşi tarafından öldürüldüğü kabul edilir.. Mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Cenazesine katılanlar da, mezarın yerinin bilinmemesi için öldürülmüştür. Ama tarihçiler arasında Tuna Nehri’nin yatağının altına hazineleriyle birlikte gömüldüğüne inanılır.
*
Macaristan’da cadde ve mıntıka isimlerinde sıkça rastlanan bir diğer isim ise, ‘Arpad’dır.
Macarlar'ın büyük bir kısmı Fin-Ugor kavimlerinin Ugor kolundan sayılıp, bu Ugor kavimlerinin anayurdu, Ural dağları ile Kuzey Kafkasya ve Volga nehri dolaylarıydı. Uzun yüzyıllar boyu, buralarda ve özellikle Kuban nehri civarında yaşayan Macarlar, Peçeneklerin baskısı sonucu batıya göç ettiler. Bu göç sırasında Macarların başına Prens Árpád ve orduları bulunuyordu ve onlar Karpat Dağları'nı geçerek, bugünkü ovalara ulaşmışlardı.. Árpád'dan sonra yerine gelen Prens Géza, 7 Macar Boyu'nun başkanıydı. Géza bu Macar boylarını Hristiyan Avrupa ile bütünleştirmeye çalışmış, yaşadıkları yerleri Avrupa mimarisine göre düzenletmiştir. Hristiyanlığı macarlar arasında büyük ölçüde yayan da odur.. Arpad Hanedanlığı, Orta Avrupa'da kurulan Macar Krallığı'nın ilk hanedanlığı olup, (896-1300) yılları arasında 400 yıl hüküm sürmüştür..
Macar boyları, 896 yılında bugünkü Macaristan'a gelerek yerleştiler. 955 yılına kadar Balkanlarda büyük bir devlet kurdular. Bu devlet, 955 yılında Germenler tarafından yıkıldı. Macar kabileleri 10. yüzyılda hristiyanlığı kabul ettiler. Ancak daha sonra tekrar kurulan Macar Krallığı'nda 1301 yılında kadar Arpad Hanedanlığı hüküm sürdü.
Bugün gerek Árpád ve gerekse Géza, macar halkının kültüründe yer etmiş ünlü tarihî şahsiyetler olarak anılmakta ve Budapeşte’deki pekçok anacadde ve mıntıkalar bu isimlerle anılmaktalar; bizdeki Fâtih, Yavuuzselim veya Süleymaniye gibi semtlerde olduğu gibi..
Macar tarih ve kültüründe yer tutan bir diğer isim ise, bizim tarihimiz açısından da önemli bir şahsiyet olan Tökeli İmre’dir.. (Macarcası, Thököly Imre)..
Tökeli İmre, ErdelPrensi iken Habsburg karşıtı bir Macar devlet adamı olduğundan Osmanlı’ya sığınmış ve mülteci olarak yaşadığı İzmit’te 1705’de ölmüştür. Mezarı, hâlen de İzmit’te bulunmaktadır..
Tökeli İmre, yönetimindeki Protestan macarların lideriydi ve Katolik mezhebine geçmeleri için yapılan baskılara karşı çıkan macarlar, Tökeli İmre liderliğinde İmparatora karşı ayaklandılar ve yenildiler..
*İmre Tökeli’nin bir gravürü..
Tökeli İmre, Sadrâzam Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa’ya başvurarak, Osmanlı himayesine girmek istediğini bildirdi. Avusturya ile barışı bozmak istemeyen Sadrâzam Köprülü Fâzıl AhmedPaşa olumlu karşılık vermedi. Savaşa devam eden Tökeli İmre, yukarı Macaristan'ı ele geçirdi. Fakat taraftarlarından çoğu kendisini terk edince Fâzıl Ahmed Paşa'ya yaptığı teklifi, 1681 yılında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'ya tekrarladı. Tökeli İmre'ye Orta Macaristan Kralı ünvanı verildi ve Osmanlı desteğinde, birçok Avusturya kalesini ele geçirdi. Ancak, 1683- İkinci Viyana Bozgunu’ndan sonra önceden aldığı kaleleri kaybetti ve 1688 yılında Avusturyalılara teslim oldu ve Viyana'ya götürüldü. Serbest kaldıktan sonra Osmanlı Ordusu’nda vazife aldı. Tatar kuvvetlerinin başında Transilvanya'ya girdi ve Germen Ordusu'nu yenilgiye uğrattı. Bu başarısından dolayı Tökeli İmre'ye Transilvanya Prensiverildi. Zenta Savaşı yenilgisi’nden sonra ise, İzmit'e çekildi. 1699 -Karlofça barış görüşmelerinde Avusturyalılar, Tökeli İmre'nin kendilerine teslim edilmesini istedilerse de Osmanlı Devleti bunu kabul etmedi. Tökeli İmre 1705 yılında İzmit'te öldü.
Mührünün üzerine "Muin-i Âl-i Osman'a, (Osmanoğlu’na yardım için) itaat üzereyim emre, / Kral-ı Orta Macar'ım ki, nâmım Tökeli İmre" yazdırmıştır.
*
Ama, bugünkü Macaristan’ın şekillenmesinde etkili olan tarih dönemi ise, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dönemidir.. I. Dünya Savaşı’ndan sonra yıkılan bu imparatorluğu Avrupa'nın birçok ülkesinde hüküm süren Habsburg Hanedanı yönetmiştir. Avusturya ve Macaristan aslında içişlerinde bağımsız olan iki ayrı ülkeydiler. Fakat dışişleri açısından tek bir Habsburg İmparatoru tarafından yönetilmekteydi, yani bir konfederasyon(Österreichisch-Ungarische (Österreich-Ungarn) Osztrák-Magyar Monarchia) halindeydi..
*Buda’daki Saray’ın gece görüntüsü..
Ama, başta Budapeşte olmak üzere, hemen bütün macar şehirleri Avusturya stiline uygun olarak o dönemde yeniden düzenlendi ve imar edildi..
Habsburg’ların Avusturya'daki egemenliği 1280’lere kadar uzanır. Napolyon tarafından1806- Ulm Savaşı’nda yenilgiye uğratılışına kadar ’Mukaddes Roma-Germen İmparatorluğu’nu bu hanedan temsil ediyordu.. (Fransız İhtilali sırasında devrilen Fransa Kralı 16. Louis’nin eşi iken, ihtilalcilerle başı giyotinde kesilerek öldürülen ünlü kraliçe Marie Antoinette de ’Mukaddes Roma-Germen İmparatoru’ unvanını taşıyan Franz’ın ve imparatoruçe Marie Theressa’nın kızı idi..) Napolyon, bin yıllık bu imparatorluğa hukuken son verdikten sonra, I. Franz kendisini -sadece- Avusturya İmparatoru ilan etmişti..
1866'daki Prusya-Avusturya Savaşı’nda yenilgiye uğrayan Avusturya İmparatorluğu,1867 yılında da Macaristan'la birleşerek Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu kurdu ve 1878 yılında, (Rusya’nın Osmanlı’yı ağır yenilgiye uğrattığı Hicrî-1293 / Miladî 1877-78 Savaşı sırasında) Bosna-Hersek'i işgal ve 1909 yılında da ilhak etti.. 700 bin km. kareye ulaşan bir alanda, 55 milyona yaklaşan bir nüfusla bir Avrupa devi olarak ortaya çıkan bu imparatorluğun sınırları içinde, bugünkü Avusturya, Macaristan, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya ile Polonya ve Ukrayna’nın bir kısmı girmekteydi..
Ama, Avusturya -Macaristan Veliahdı Ferdinand ve eşinin, Saraybosna’da, Gavrilo Principisimli bir sırb genci tarafından vurulup öldürülmesiyle patlayan I.Dünya Savaşı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun da müttefikleri olan Alman ve Osmanlı İmparatorlukları ile birlikte tarih sahnesinden çekilmesiyle son buldu ve ortaya Avusturya ve Macaristanadında bağımsız devletler ortaya çıktı..
*
Ve Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki Macaristan..
Macaristan Sovyet Cumhuriyeti (Hungarian Soviet Republic,/ Tanácsköztársaság) Macaristan'da Béla Kun'un liderliğinde kurulan komünist bir rejimdir. Rusya'daki Bolşevikler’in yaptığı Oktobr/ Ekim Devrimi’nin ardından Avrupa'da kurulan ilk komünist hükümettir. Ömrü sadece dört ay sürmüş ve Romanya'nın Budapeşte'yi işgaliyle düşmüş ve yerini Macaristan Krallığı'na bırakmış ve bu krallık da (1920-1944) arasında hüküm sürmüştür.
Macar Sovyet Cumhuriyeti'nin âni çıkışı, Kont Károlyi hükümetinin I. Dünya Savaşısonrasında yeni doğmuş Macaristan devletinin sosyal ve ekonomik hayattaki başarısızlığı veAvusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun parçalanması yüzünden olmuştur, denilebilir.. Partinin temeli, Rusya’daki bolşevik devrimine paralel olarak, Kasım-1918 'da şekillenmeye başladı. Béla Kunönderliğindeki parti, sosyal huzursuzluklardan beslendi.. Transilvanya bölgesi üzerinde hak iddia eden Romanya'yla meşgul olan hükûmet ve kamuoyu, 1918’de Transilvanya'nın Romanya'ya bağlanması kararının alınması üzerine büyük bir sosyal şok yaşadı ve bunun üzerine Béla Kun başkanlığındaki Macaristan Komünist Partisi, Károly hükümetini istifaya zorladı ve birkaç ay içerisinde hükümet, sosyal demokrat ve komünistler tarafından tamamen azledilerek Macar Sovyet Cumhuriyeti' ilan edildi.
Şubat-1919'da partinin 30.000 ile 40.000 arasında değişen üyesi bulunmaktaydı.Üyeler arasında etnik azınlıklar, işsiz eski askerler ve işşiz ve tahsilli gençler bulunmaktaydı.
Komunist hükümet, kararnameleriyle aristokrat ünvanları kaldırdı, kilise ve devlet işlerini ayırdı, eğitim ve ifade özgürlüğü yaygınlaştırıldı, azınlıklara dil ve kültür hakları verildi, ticaret ve endüstri devletleştirdi. Ev, ulaşım, banka, sağlık, kültürel kurumlar, 40 hektardan geniş araziler kamulaştırıldı. Ama, komünistlere halk desteği imparatorluk sınırlarının düzenlenmesiyle yakinen bağlıydı.
Mayıs -1919 sonuna doğru Macar Sovyet Cumhuriyeti, I. Dünya Savaşı sonunda imzalananTrianon Andlaşması ile Güney Çekoslovakya ve Slovak Sovyet Cumhuriyetine bırakılan toprakların geri alınması için, Alb. Aurél Stromfeld komutasındaki güçleriyle harekete geçti.
Ancak, evdeki hesab çarşıya uymadı ve Amerika ve Fransa'nın verdiği gözdağı ve Çekoslovak direnişi sonucunda Macar ordusu Temmuz-1919'dan itibaren geri çekilmeye başladı.
Slovakya yenilgisinin ardından, Macar Ordusu durumu kurtarmak için Transilvanya'ya girdi; ama, bu savaş da, Romanya Ordusunun hızlı ilerleyişi ve 30 Temmuz'da Budapeşte'ye girmesiyle sonuçlandı. (Bugün de, macar nasyonalistleri arasında, Romanya’nın Temeşvarve Sırbistan’ın Voyvodina bölgesindeki macar etnisitesine mensub halkın kurtarılması gibi bir idealin canlı tutulmaya çalışıldığı görülmekte..)
Ve bu durum, komünist rejimin çökmesiyle noktalandı..
Ve Macaristan krallık rejimine döndü.. Krallık rejimi hukuken 1944 yılına kadar sürdüyse de, gerçekte, Hitler Almanyası’nın 1940’daki işgaliyle daha önce fiilen bitmişti.. Bütün direnişler acımasızca kırılmış, binlerce, onbinlerce insan katledilmişti..
Almanya’nın kesin yenilgisiyle noktalanan 2. Dünya Savaşı sonrasında ise..
Stalin’in bütün Doğu Avrupa’yı yutması operasyonundan Macaristan da nasibini aldı ve esasen, 25 sene öncelerden, 1920’lerden beri güçlü bir komünist kadrolaşmanın olmasından istifade ederek, kısa zamanda, Macar Sovyet Cumhuriyeti adında, Stalin’e bağlı bir kukla hükûmet yeniden kuruldu..
Bu dönem de gerçi 1989-90’da son buldu, ama, ne büyük acılarla..
Ve en başta da, Başbakan İmre Nagy’nin kurşuna dizilmesiyle ve yüzlerce-binlerce insanın Sovyet tankları altında ezilmesiyle noktalanan 1956-Macar Ayaklanması ve Janos Kadarisimli komünist liderin pençesindeki döneme gelince...
2 yorum:
Suzi Çelebi hakkındaki yazınız benim Türk Şairlere İlham Veren macarlar adlı çalışmamdan alınmış ve adım maalesef belirtilmemiştir.Emeğe saygı lütfen.
Emeğinize sonsuz saygılar Tosun bey kusuruma bakmayınız,
Yorum Gönder