Bir düşünce kurcalar kafamı: Yatakta, başım yumuşak yastıkta mı ölmeli? Yoksa bir karanfil gibi mi solmalı yavaşça, gizli bir kurdun içten içe kemirdiği? Sessiz sedasız eriyip gitmeli mi yoksa boş bir odaya bırakılmış mum gibi? İstemem, tanrım, böyle bir ölüm istemem! Ölmeyi dilerim ben, ölmeyi birdenbire: Ayakta, yıldırımla parçalanan bir ağaç gibi, kasırgayla devrilen bir ağaç gibi ölmeyi, uçuruma yuvarlanan bir kaya gibi, tepeden tırnağa titrete sarsa yeri göğü. Uyanacak bir gün kölelikten usanan halklar, koşacaklar savaş alanına doğru. Yüzler yalım yalım, bayraklar altında duracaklar. Dört bir yanda pırıl pırıl şu onurlu parola: Herkese özgürlük! Her yerde özgürlük, her yerde! Yayınca halklar bağıra bağıra bu sözcükleri dört bucağa, doğudan batıya, ve başlayınca saldırılar zorbalığa karşı, isterim ölmek en ön sıralarda, isterim sulasın yüreğim o şeref tarlasını gençliğimin fışkıran al kanatlarıyla. Ağzımdan çıkan mutlu son sözüm bastırılsın isterim çelik gürültüsüyle, borazan sesiyle, top gümbürtüsüyle. Kazanılan zaferle atlar kişnesinler, var hızlarıyla çiğneyip geçsinler cesedimi, bıraksınlar paramparça gövdemi savaş alanında. Başlayınca sonra cenaze töreni, getirilsin bir araya bütün kemiklerim, matem marşları çalsın durmadan kara tüllü bayraklar altında. bir mezara gömülsün kahramanların hepsi, senin uğrunda can verenlerin hepsi, ey özgürlük, ey dünyanın özgürlüğü!Sándor PETOFİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder